ÇIKMAZ SOKAKLAR
Puslu mavi bir gecenin hüzün kokan saatleri yine...Sensizliğinin çığlık sesleri yüreğimin derinliklerinde yavrusunu kaybetmiş bir annenin haykırışı gibi bedenimi inletiyor.
Yüreğimden gözlerime doğru,insanın içini yakan keder yüklü bulutların seferi var.
Sanki kelimeler kendini suskunluğa mahkum etmiş, cümleler boynunun vurulmasını bekleyen idam mahkumunun baltası gibi kesip kesip duruyor beni...
Her tarafım yara bere içinde, ruhum artık özgür olmak istiyor hapsettiğim bu bedenden.
Sensizliğinin acısına maruz kalan yüreğim, diren ha diren ...sloganlarıyla gönlümün çıkmaz sokaklarında yankılanırken bulutlar karardıkça kararıyor yokluğunun semtinde.
Yağmur ha yağdı ha yağacak, sensizliğinin sancısıyla incecik bir çisenti gönlümün kaldırım taşlarını yokluyor.
Oysa bu şehir seninle güzelleşmişti şimdiye kadar... varlığınla hayat bulan bu kent yokluğuna belki mezar taşı olacak.
Ben ki yıllardır kabuğuna çekilmiş bir kaplumbağa gibiydim. Bazen aşılmaz denilen engellere takılmadan yoluma devam ettim , bazen en umulmadık yerde pes ettim.
Hayat denen bu trajedi yüklü tiyatro oyununda kimi zaman güldük, kimi zaman ağladık. Üzerime düşen rolü kendimce oynamaya çalıştım; sonunda aklım dilime, dilim kalemime, kalemim ellerime yenik düştü bu trajedi sahnesinde...
Nasıl bir tesadüftür bilemem nedense her gidişinden sonra bu şehre hüzün yağmurları yağıyor. Kirlenen bu sloganlar kendini bu yağmurlarla temizlerken sana olan sevgimde gün geçtikçe kirleniyor sensizliğin semtinde...
Nefret ve kin duyguları bir örümceğin ağı gibi sarıyor bu sevgimi. Biliyorum hiç umurunda değil, olmayacak da. Ne de olsa tabiatın katili olmaya alışkınsın.
Oysa benim sonsuzluğum senin yaşam dolu gözlerinde gizlidir ey yar !
(sn Bünyamin Bozkurt a katkılarından dolayı teşekkür ederim)