19 Nisan 2014 Cumartesi

Düşünemiyorum,Belki de Hastayım!

Düşündükçe...

Gözlerinizi kapatın şimdi,ve yaslanın arkanıza..ve bir an düşünemediğinizi düşünün...aslında fazla uzağa gitmenize gerek yok..kurduğum cümle bile ne kadar anlamsız değil mi..düşünemeden yapamıyoruz işte..yapamıyoruz düşünmeden...

''Düşünüyorum ,öyleyse var'ım!''(Descartes)
'Var' mısınız? Düşünmeye 'var' mısınız peki?
Düşünce gücümüzün farkında mıyız?.her şeyi maddeyle ilişkilendirmek ne kadar doğru?düşünce gücümüzle hastalıklardan kurtulabilirmiyiz?hasta olmak bilinçaltımızda mı saklı?kanser iyi düşünmekle yenilebilir mi?
İngiltere’de yapılan bir araştırma, düşünme ve dokunmanın gücünü kanıtladı. Araştırmanın özeti şu: 
  • İnsan, eliyle ağrılarını dindirir, düşüncesiyle hastalanır, yanmayan parmaklarının bile su toplamasını sağlayabilir.
Peki, insan düşüncenin ’gücü’nü nasıl kullanır?



Institute of Cognitive Neuroscience at University College in London’da yapılan bir araştırmanın sonuçları, aslında herkesin malumu olan bir gerçeğin bilimsel kanıtı niteliğinde:
  •  Düşünmenin ve dokunmanın gücü.!

Nörolog Dr. Marjolein Kammers başkanlığındaki ekip, fiziksel beden ile zihinsel bedenin nasıl ortak çalıştığını bilimsel olarak ortaya koyan bir araştırmaya imza attı.Doktorlar da tıbbi tedaviyle birlikte önerilen ve kişinin pozitif enerjisini yükselten yöntemlerin hem hastaya hem de doktora önemli katkılar sağladığı görüşünde birleşiyor..ve insanın düşünce gücünü nasıl kullandığı irdelendi.

Londra Üniversitesi Nöroloji Bölümü’nden bilim insanları, karmaşık bir fiziksel duygu olan ağrıyı azaltmak için ‘kendine dokunma’yı kullandı.

“Yaralandığınızda veya bir elinizi kestiğinizde ilk yapacağınız şey nedir?” sorusunu yönelten Dr. Marjolein Kammers, “Yaralandığınızda veya herhangi bir sebepten dolayı ağrınız olduğunda elinizi ağrıyan yerin üzerine koyun, ağrınız hafifleyecektir” diyor.

Dr. Kammers’a göre, insanların ağrıyan yerlerine ellerini götürmesi otomatik olarak düşünce gücünü harekete geçiriyor ve kişinin, o noktaya yoğunlaşmasını sağlıyor. Bu da beynin, bedensel duyumsal korteks denen somatosensory cortex bölgesini aktive ederek oluyor. 

Çalışmayı yapan uzmanlar, araştırmaya katılan hastalardan ellerini ağrıyan yerlerinden çekmeleri istendiğinde ve bir başkasının elinin o bölgede tutulması halinde ağrıda artış olduğunu belirtiyor.
Düşünce gücünüz mü Ağrı kesiciler mi!
Dr. Kammers bunu, “Düşünce gücü ile fiziksel ve zihinsel bedenin ortak çalışması sonucu gelişen içgüdüsel bir tavır” olarak nitelendiriyor. Tıp dünyasında ağrı kontrolünün, ağrı kesicilerden ziyade düşünce gücüyle yapılması da aynı esasa dayandırılıyor. 
Ayrıca, kaza veya ameliyat sonrası kaybedilen uzuv ya da organın hala ağrıdığını hissetmenin de fiziksel aktivitelerin yanı sıra düşünce gücüyle oluşturulmuş ve ‘fantom ağrı’ olarak isimlendirilen merkezi ağrılar olduğu belirtiliyor.

Nörolog Dr. Marjolein Kammers ve ekibinin yaptığı ısı çalışmasının sonuçları da bir hayli ilginç. Çalışmada, sadece bir tanesinin yakıcı özelliği bulunan 3 ayrı sıcaklıktaki noktaya elin 3 parmağı değdiriliyor. Diğer iki nokta soğuk olduğu halde kişi, 3 parmağı da yanmış gibi tepki gösteriyor. Hatta hiç yanmamış parmakları, yanmış parmakla birlikte su bile toplayabiliyor.

Bilimsel anlamda bunun açıklamasını tam olarak yapamayan araştırmacılara göre bu durum, hastaların düşünce güçleriyle kendi kendilerini hastalandırabildikleri gibi aynı güçle kendi kendilerini tedavi edebileceklerinin de göstergesi.


1998 yılında Nobel Tıp Ödülü’ne aday gösterilen Klinik Mikrobiyolog ve  Doç. Dr. Neva Çiftçioğlu da köşesinde, İngiltere’de yapılan ve dokunmanın gücünü kanıtlayan bu araştırmaya yer verdi.
“Ben bir bilim insanıyım ve gördüğüme, dokunduğuma inanırım. Bir bilim insanı olduğum halde, biliyorum ki bilimin açıklayamadığı, bu şekilde iyileşmiş çok hasta var” 

Araştırmanın altını çizdiği şey de zaten budur, yani insan isteyerek hasta oluyor veya acı çekiyorsa, isteyerek kendisini tedavi de edebilir, acıyı da dindirebilir.”

‘‘İnsan, bünyesinde taşıdığı ilahi öz ile her şeyi başarabilir, hasta ise sağlığına yeniden kavuşmayı, sağlığını korumayı ve geliştirmeyi... Yunus Emre’nin ’Bir ben var bende benden içeri’ sözünden kastettiği, içimizdeki bu ilahi öz’dür. Reiki, içimizdeki bu ilahi öz ile temas kurmanın yollarından biridir.”

“Yunus Emre’nin bahsettiği, ’Bir ben var bende benden içeri’den kastettiği ne ise ‘Bu bendeki güç nasıl bir güç’ diye düşünen ve araştıran insanların reiki(yaşam enerjisi) yoluyla buldukları şey de aynıdır. Yani içlerindeki ilahi özdür. Kimisi reikiye sadece şifa olarak bakabilir, kimisi de ’Allaha ulaşma yolu’ olarak görebilir.

"Eskiden ‘hastalık var’ denirdi ama artık ‘hasta var’ deniyor. Çünkü her hastalık her hastada aynı etkiyi yaratmaz. Artık olay, o hastanın iç dünyası, kendisine yaklaşımı, dünyayı algılayış biçimi, hastalığı nasıl tanımladığı ve moral durumuna döndü. Bu yüzden bilimin bu konuya araştırma için zaman ve enerji ayırması gerekir.

"Bir insanın iyileşme gücü tamamen kendisine aittir. Aids'ten kansere, gripten en büyük hastalığa kadar kişi iyileştirme gücünü kullanırsa hastalıklardan kurtulma şansı yüzde yüzdür. Endorfin ve serotonini salgılatmak insanın kendisine aittir. Dışardan biri yapamaz. Beyine verilen emirle olur. Bu hormonun salgılanması bağışıklık sistemini güçlendirerek kişiyi hastalıklara karşı korur. Kişilerin bazı seneler "Bu sene gripten, nezleden hiç kurtulamadım" ya da "Çok hasta oldum" gibi şikayetlerini duyarız. Bir başka sene ise "Bu yıla hasta olmadan atlattım" derler. Sürekli hasta olunan zamana bakıldığında bunun temelinde bilinç altında çözemediğimiz bir problem, stres vardır. Hasta olmadığımız döneme bakarsak stresten, sorunlardan uzak bir dönem geçirildiği görülür.(Prof.dr. Nurselen Toygar,Eütf)

"Her insanda kansere neden olan hücrelerin ürediğini ancak bunun kimi insanların vücudunda tutunamadığını, kimisinde ise çoğaldığını ifade eden Toygar, şöyle devam etti:

Her insanda günde 100 tane kanser hücresi ürüyor. Herkesin kanser olma potansiyeli var. Önemli olan bunu aktif hale geçirmektir. Kansere neden olan hücreler hüzünlü, stresli, hayata kara gözlüklerle bakan kişilerde çoğalırken, mutlu, beyin gücünü kullanabilen insanlarda yer bulamıyor. 
Kanser hücresini tetikleyici, hazırlayıcı faktörlerin başında stres geliyor. Daha sonra alkol, sigara, uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklar. Stres, hücrelerimizde dezanformasyon yaparsa ve etkilerse bağışıklık sistemi de düşmüşse bu hücreler çoğalır. İnsanın kendisini iyileştirici güce sahip olmasını sağlayan endorfin ve serotonin hormonlarını kişinin kendisi ancak isterse salgılatabilir. Kişi sevdiği işi yapacak, hayatı sevecek, hayata mutlu bakacak, beyine pozitif mesajlar yollayacak. Sorunları mümkün olduğu kadar geri plana itecek ve dert etmeyecek. Strese girip, hayata olumsuz bakarsak beyine olumsuz mesajlar gönderirsek bir grip bile ağır hastalığa neden olur."

Düşüncelerinize sahip çıkın...çünkü onlar sizin varlık sebebiniz....en güzel düşünceler sizin olsun dostlar...

ali/CAN

0 yorum:

Yorum Gönder